24 Mayıs 2012 Perşembe

Bülent Ortaçgil Röportajı


Müziğin 41 yıllık nazar boncuğu:Ortaçgil



Müzik hayatını kimseye taviz vermeden sürdüren, hayatın getirdiği zorluklar nedeniyle bazen uzun aralar vermek zorunda kalsa da bu tutkusundan vazgeçmeyen bir sanatçı, Bülent Ortaçgil… Bir saygı albümüne sahip olan ve Fikret Kızılok, Erkan Oğur, Zuhal Olcay, Teoman gibi sanatçılarla çalışan Ortaçgil, sonuncusunu 2010 yılında çıkarttığı ‘Sen’ adlı albümü ile müzik hayatına devam ediyor
Onun Şarıklarıyla sevdiklerimize ‘Sensiz Olmaz’ dedik. Hayata aşkla baktığımız zamanlarda ‘Her Şey Sevgiyle’ başlar inancına kapıldık. Her şarkının bizlerde bir hatırası olduğu gibi hayatımızın belirli bölümleri Ortaçgil oldu. ‘Benimle Oynar Mısın?’ sözlerini yazan biri nasıl olabilir ki diye bir düşünün; gerçekten ton ton, babacan bir müzisyen olarak gözünüzde Ortaçgil oluşuyor. Yılların müzisyeni Ortaçgil ile hayatı ve fikirleri üzerine bir röportaj yaptık.
Bir tribüte  albümünüz var yani bir çok sanatçı eserlerinizi seslendirdi. ‘Aşk Tesadüfleri Sever’ filminde ise Eylül Akşamı adlı şarkınız film müziği olarak kullanıldı. Şarkılarınızın sizden sonra başkaları tarafından yorumlanması konusunda ne düşünüyorsunuz?
40 yıllık şarkınızı tanımadığınız birinin ağzından duyunca yabancılık hissediyorsunuz. Fakat işin bir şöyle bir tarafı da var. Eğer güzel yorumlanmış bir şarkı olursa keyif de alıyorsunuz, gururda duyuyorsunuz. Eskiden, şarkı yapmaya başladığım ilk yıllarda şarkılarımı başkasından duymaktan hoşlanmıyordum. Yıllar geçtikçe bu benim için sorun olmamaya başladı.
O zamanlar hoşlanmamanızın nedeni şarkılarınızın sizin için büyük yaşanmışlıklar ifade etmesi ve yorumcuların onları iyi ifade edemediğini düşünüyor olmanız mıydı?
Sırf o nedenden değil. Belki de ‘bunları ben yazıyorum ben söylüyorum’ gibi tuhaf bir bencillikten dolayı olabilir.
Beatles hayranısınız. Lise yıllarınızda onların şarkılarını çaldınız, onlarla müziği sevdiniz. Zamanında Teoman, Zuhal Olcay gibi isimlerle aynı sahneyi paylaştınız; onların şarkısını seslendirdiniz. Ama Beatles şarkılarını lise yıllarınızdaki gibi söylediğinizi duymadık. Bunun bir nedeni var mı?
Ben 30 – 35 yıl boyunca başkasının şarkısını söylemedim. Teoman’ın şarkılarını söylemek ise birkaç konserlik bir projeydi; o yüzden söyledim. Gitar çalmayı öğrendikten sonra 15 yıl kadar Beatles şarkılarını çaldım. Fakat daha sonra başkasının şarkısını çalıyor olmaktan keyif almamaya başladım. O zaman da kendi şarkılarıma yoğunlaştım. Şimdi Beatles şarkılarının çalındığı özel bir proje olsa tekrar çalarım. Zuhal Olcay ile de konserler verdim. Fakat Türk müzik dinleyicisinin şöyle bir kusuru var. Bir proje duyduğu zaman o projenin sonsuza kadar öyle olacağını düşünüyor. Sanki hayatımın sonuna kadar onunla sahnede olacağım ya da hep Teoman’la sahnede olacakmışım gibi bir düşünce oluşuyor insanların kafasında. Böyle bir şey yok. Projede o senin şarkını söyler, sen onun şarkısını söylersin sonra eyvallah der yoluna devam edersin.
Teoman müziği bıraktı. Onu tanıyan biri olarak hayranlarından ayrı kalma kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu konuyla ilgili Teoman’la hiç konuşmadım. Hayranlarından ayrı kalmak tabiî ki ciddiye alınacak bir duygu; ama şarkı yazan bir müzisyenin onun şarkı yazmasına sebep olan şey hayranları olmasa gerek. O şarkıyı yazmak, o şarkıyı düşünmek, o şarkıyı yazdığı zaman rahat etmek, hayatına anlam biçmek; bunlar önemli şeyler. “Bundan sonra ben şarkı yazmayacağım dünyayı başka şekilde göreceğim” gibi bir kararı mı var onu da bilmiyorum. Teoman böyle bir durumda diye de söylemiyorum; ama insan bazen yazdığı şeyleri de beğenmeyebilir. “Ben bu işi beceremiyormuşum. 3 yıl yokum” diyebilir. Bunlar anlaşılabilir şeyler ama şarkı yazdığın zaman hayata bir anlam verdiğin sürece şarkı yapmaktan vazgeçemezsiniz. Ben 10 yıl hiçbir şey yazamadım. 1990 ve 1991 yıllarında da ard arda albüm yaptım. Bu tür tıkanıklıklar karşısında insan bazı kararlar alabiliyor.  Böyle bir şey olabilir, işin aslını bilmiyorum.
Bir dönem tiyatro ile ilgilenip en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülü aldınız. Tiyatro alanına yönelmemenizin o zaman için özel bir sebebi var mıydı?
Evet. Tiyatro çok cazip bir şeydi. Tiyatrodan çok etkilendim. Ama hayal ettiğim gibi bir tiyatrocu olamayacağımı düşündüm. Oyunculuk başka bir kişiliğe rahatlıkla bürünebilme sanatı. Başka insanlar olabilmek lazım. Benim olabildiğim insanlar vardı; fakat oyunculuk bukalemun gibi olmayı gerektiriyor.
Yani başkaları olmak yerine, başkalarını anlatmayı seçtiniz…
Belki de. Bu güzel bir nokta; belki onu becerebildiğimi hissettiğim için onu tercih etmişim.
Bülent Ortaçgil’in iyi müzik anlayışı nedir?
Benim müzik anlayışımda iyi bir melodi, armoni var. Bunlar bir araya gelince son derece güzel bir şarkı olur. Her ikisinin de birbiriyle kucaklaşması, iyi uyum sağlamasıyla benim anlayışım ortaya çıkıyor. İnsanların müzikal zevkleri farklı, sanat anlayışları farklı. Bu nedenle bir şarkının herkesi aynı şekilde etkilemesini beklemek aptalca. Ben kendi zevkime göre söylüyorum. Bence 13 yaşında bir kızın ciddi bir Tarkan hayranı olmasının garipsenecek bir tarafı yok. Tarkan dinlemesi kadar doğal bir durum olamaz. Ama 50 yaşında bir kadının Tarkan hayranı olması bana göre bir sorun olabilir.  Demek istediğim, insanlar kendilerine göre değerlendiriyorlar. Ama müzik bunların harmanlanması ile olmalı.
Kimya mühendisliğinden mezunsunuz. Bu mesleği 10 yıl boyunca yaptınız. Fakat tekrar müziğe döndünüz.  Birçok üniversite öğrencisi istemedikleri bölümleri okuyor. Sizce kişinin yapmak istediği meslek mi yoksa altın bilezik denen şey mi önemlidir? Gençlere bu konuda ne öneririsiniz?
Şimdiki öğrencilerin bize göre bir avantajı var. Toplumdaki iş bölümü ve meslek ihtiyacı eskisi gibi çok kaba hatlarla bölünmüyor. En zeki olanlar doktor olur, en umursamaz olanlar iktisatçı olur gibi bir şey yok. O nedenle siz gençlerin daha çok şansı var. Benim gençlik yıllarımda sanatla uğraşanların yaşaması şans kadar kısmete bağlı ya da yakışıklılık gibi etmenlere bağlıydı. Bir sürü insan bu yolda uğraş vermiş ve yüzde 90’ı bu yolda harcanmıştı.  Şimdi sizin biraz daha fazla şansınız var. Mobilyacılık yapan kişinin de rahatça yaşama şansı var, viyolonsel çalmak isteyenin de... Sizin şanssızlığınız nüfus nedeni ile ciddi bir sınav probleminin olması. Sınavın size dikte ettiği şeyleri okumak zorunda kalıyorsunuz. Çoğu zaman da imkânı olmayan okuyamıyor.

Röportaj tarihi: 2012