Müziğin 41 yıllık nazar boncuğu:Ortaçgil
Müzik hayatını kimseye taviz vermeden sürdüren, hayatın getirdiği zorluklar nedeniyle bazen uzun aralar vermek zorunda kalsa da bu tutkusundan vazgeçmeyen bir sanatçı, Bülent Ortaçgil… Bir saygı albümüne sahip olan ve Fikret Kızılok, Erkan Oğur, Zuhal Olcay, Teoman gibi sanatçılarla çalışan Ortaçgil, sonuncusunu 2010 yılında çıkarttığı ‘Sen’ adlı albümü ile müzik hayatına devam ediyor
Onun Şarıklarıyla sevdiklerimize ‘Sensiz Olmaz’ dedik.
Hayata aşkla baktığımız zamanlarda ‘Her Şey Sevgiyle’ başlar inancına kapıldık.
Her şarkının bizlerde bir hatırası olduğu gibi hayatımızın belirli bölümleri
Ortaçgil oldu. ‘Benimle Oynar Mısın?’ sözlerini yazan biri nasıl olabilir ki diye
bir düşünün; gerçekten ton ton, babacan bir müzisyen olarak gözünüzde Ortaçgil
oluşuyor. Yılların müzisyeni Ortaçgil ile hayatı ve fikirleri üzerine bir
röportaj yaptık.
Bir tribüte albümünüz
var yani bir çok sanatçı eserlerinizi seslendirdi. ‘Aşk Tesadüfleri Sever’
filminde ise Eylül Akşamı adlı şarkınız film müziği olarak kullanıldı.
Şarkılarınızın sizden sonra başkaları tarafından yorumlanması konusunda ne
düşünüyorsunuz?
40 yıllık şarkınızı tanımadığınız birinin ağzından duyunca
yabancılık hissediyorsunuz. Fakat işin bir şöyle bir tarafı da var. Eğer güzel
yorumlanmış bir şarkı olursa keyif de alıyorsunuz, gururda duyuyorsunuz.
Eskiden, şarkı yapmaya başladığım ilk yıllarda şarkılarımı başkasından
duymaktan hoşlanmıyordum. Yıllar geçtikçe bu benim için sorun olmamaya başladı.
O zamanlar hoşlanmamanızın nedeni şarkılarınızın sizin için
büyük yaşanmışlıklar ifade etmesi ve yorumcuların onları iyi ifade edemediğini
düşünüyor olmanız mıydı?
Sırf o nedenden değil. Belki de ‘bunları ben yazıyorum ben
söylüyorum’ gibi tuhaf bir bencillikten dolayı olabilir.
Beatles hayranısınız. Lise yıllarınızda onların şarkılarını
çaldınız, onlarla müziği sevdiniz. Zamanında Teoman, Zuhal Olcay gibi isimlerle
aynı sahneyi paylaştınız; onların şarkısını seslendirdiniz. Ama Beatles
şarkılarını lise yıllarınızdaki gibi söylediğinizi duymadık. Bunun bir nedeni
var mı?
Ben 30 – 35 yıl boyunca başkasının şarkısını söylemedim.
Teoman’ın şarkılarını söylemek ise birkaç konserlik bir projeydi; o yüzden
söyledim. Gitar çalmayı öğrendikten sonra 15 yıl kadar Beatles şarkılarını
çaldım. Fakat daha sonra başkasının şarkısını çalıyor olmaktan keyif almamaya
başladım. O zaman da kendi şarkılarıma yoğunlaştım. Şimdi Beatles şarkılarının
çalındığı özel bir proje olsa tekrar çalarım. Zuhal Olcay ile de konserler
verdim. Fakat Türk müzik dinleyicisinin şöyle bir kusuru var. Bir proje duyduğu
zaman o projenin sonsuza kadar öyle olacağını düşünüyor. Sanki hayatımın sonuna
kadar onunla sahnede olacağım ya da hep Teoman’la sahnede olacakmışım gibi bir
düşünce oluşuyor insanların kafasında. Böyle bir şey yok. Projede o senin
şarkını söyler, sen onun şarkısını söylersin sonra eyvallah der yoluna devam
edersin.
Teoman müziği bıraktı. Onu tanıyan biri olarak
hayranlarından ayrı kalma kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu konuyla ilgili Teoman’la hiç konuşmadım. Hayranlarından
ayrı kalmak tabiî ki ciddiye alınacak bir duygu; ama şarkı yazan bir müzisyenin
onun şarkı yazmasına sebep olan şey hayranları olmasa gerek. O şarkıyı yazmak,
o şarkıyı düşünmek, o şarkıyı yazdığı zaman rahat etmek, hayatına anlam biçmek;
bunlar önemli şeyler. “Bundan sonra ben şarkı yazmayacağım dünyayı başka
şekilde göreceğim” gibi bir kararı mı var onu da bilmiyorum. Teoman böyle bir
durumda diye de söylemiyorum; ama insan bazen yazdığı şeyleri de
beğenmeyebilir. “Ben bu işi beceremiyormuşum. 3 yıl yokum” diyebilir. Bunlar
anlaşılabilir şeyler ama şarkı yazdığın zaman hayata bir anlam verdiğin sürece
şarkı yapmaktan vazgeçemezsiniz. Ben 10 yıl hiçbir şey yazamadım. 1990 ve 1991
yıllarında da ard arda albüm yaptım. Bu tür tıkanıklıklar karşısında insan bazı
kararlar alabiliyor. Böyle bir şey
olabilir, işin aslını bilmiyorum.
Bir dönem tiyatro ile ilgilenip en iyi yardımcı erkek oyuncu
ödülü aldınız. Tiyatro alanına yönelmemenizin o zaman için özel bir sebebi var
mıydı?
Evet. Tiyatro çok cazip bir şeydi. Tiyatrodan çok
etkilendim. Ama hayal ettiğim gibi bir tiyatrocu olamayacağımı düşündüm.
Oyunculuk başka bir kişiliğe rahatlıkla bürünebilme sanatı. Başka insanlar
olabilmek lazım. Benim olabildiğim insanlar vardı; fakat oyunculuk bukalemun
gibi olmayı gerektiriyor.
Yani başkaları olmak yerine, başkalarını anlatmayı seçtiniz…
Belki de. Bu güzel bir nokta; belki onu becerebildiğimi
hissettiğim için onu tercih etmişim.
Bülent Ortaçgil’in iyi müzik anlayışı nedir?
Benim müzik anlayışımda iyi bir melodi, armoni var. Bunlar
bir araya gelince son derece güzel bir şarkı olur. Her ikisinin de birbiriyle
kucaklaşması, iyi uyum sağlamasıyla benim anlayışım ortaya çıkıyor. İnsanların
müzikal zevkleri farklı, sanat anlayışları farklı. Bu nedenle bir şarkının
herkesi aynı şekilde etkilemesini beklemek aptalca. Ben kendi zevkime göre
söylüyorum. Bence 13 yaşında bir kızın ciddi bir Tarkan hayranı olmasının
garipsenecek bir tarafı yok. Tarkan dinlemesi kadar doğal bir durum olamaz. Ama
50 yaşında bir kadının Tarkan hayranı olması bana göre bir sorun olabilir. Demek istediğim, insanlar kendilerine göre
değerlendiriyorlar. Ama müzik bunların harmanlanması ile olmalı.
Kimya mühendisliğinden mezunsunuz. Bu mesleği 10 yıl boyunca
yaptınız. Fakat tekrar müziğe döndünüz.
Birçok üniversite öğrencisi istemedikleri bölümleri okuyor. Sizce
kişinin yapmak istediği meslek mi yoksa altın bilezik denen şey mi önemlidir?
Gençlere bu konuda ne öneririsiniz?
Şimdiki öğrencilerin bize göre bir avantajı var.
Toplumdaki iş bölümü ve meslek ihtiyacı eskisi gibi çok kaba hatlarla
bölünmüyor. En zeki olanlar doktor olur, en umursamaz olanlar iktisatçı olur
gibi bir şey yok. O nedenle siz gençlerin daha çok şansı var. Benim gençlik
yıllarımda sanatla uğraşanların yaşaması şans kadar kısmete bağlı ya da
yakışıklılık gibi etmenlere bağlıydı. Bir sürü insan bu yolda uğraş vermiş ve
yüzde 90’ı bu yolda harcanmıştı. Şimdi
sizin biraz daha fazla şansınız var. Mobilyacılık yapan kişinin de rahatça
yaşama şansı var, viyolonsel çalmak isteyenin de... Sizin şanssızlığınız nüfus
nedeni ile ciddi bir sınav probleminin olması. Sınavın size dikte ettiği
şeyleri okumak zorunda kalıyorsunuz. Çoğu zaman da imkânı olmayan okuyamıyor.Röportaj tarihi: 2012