24 Şubat 2013 Pazar

Lora Röportajı


Kadın figürünün müzikteki yansıması: Lora 

Lora, 2008 yılında çıkarttıkları ‘Bir Kadının Portresi’ adlı ilk albümlerinde çizdikleri kadın portresinin devamı niteliğindeki ‘Aşk’ albümünü dinleyicileri ile buluşturdu. Emre Kocagöz, Burak Ceberut ve Gülhan Atakul’dan oluşan grup, kendi imkânlarıyla çıkarttıkları albümlerinin en büyük avantajının kimseye bağlı kalmadan, müziklerini istedikleri gibi yapabilmek olduğunu söylüyor  

Vokal Emre Kocagöz ve gitarist Gülhan Atakul’un lise yıllarında tanışıp, Denizli’de farklı grup adları altında beraber müzik yaptılar. “Biz artık sadece bestelerimizi çalmalıyız” diyerek müzik hayatlarına farklı bir yön vermeye karar veren ikili, 2008 yılında Eskişehir’de Lora’yı kurdu. Kendi imkânları ile ilk albümleri ‘Bir Kadının Portresi’ni çıkartan Lora, müzisyenlerin kolay kolay göze alamadığı bu konuya aldırış etmeyerek, geçtiğimiz şubat ayında ‘Aşk’ adlı albümünü piyasaya sürdü. Sadece müzik için müzik yapmak isteyen Lora, ilk albümlerine göre daha soft rock tarzında kadın, aşk, hüzün, ayrılık temalı 10 şarkı ile dinleyicileriyle buluştu. Toplumdaki kadın figürünü yansıtan Lora, albüm kartonetinde bulunan kadının toplumdaki dışlanmışlığını konu alan yazı ile de bir şekilde kadının önemine dikkat çekiyor. 
İlk albüm ile ikinci albüm arasında ki uzun sürede Lora nasıl bir değişim gösterdi? 
Emre: İlk albümümüz olan ‘Bir Kadının Portresi’ albümünde grup 5 kişiden oluşuyordu. Albüm sonrası grupta sadece Gülhan ve ben kaldık. Daha sonra Burak gruba klavyeci olarak dahil oldu. Şu an yolumuza böyle devam ediyoruz. Grubun iki albüm arasındaki en büyük değişikliği kadrosu oldu. ‘Aşk’ albümünde bir önceki albüme göre daha soft bir sound oluşturduk Ama şarkılarımız melankolik rock havasından çıkmadı. Ayrıca bu albümde kanun, kabak kemane gibi Türk Müziği enstrümanları da kullandık.  
Uzun bir aradan sonra ikinci albümünüzü yayınladınız. Bu dönemin bu kadar uzamasının nedeni neydi? 
Gülhan: Evet ilk albümden sonra yaklaşık 4 yıl ara verdik. Müzik bizim hayatımızın bir parçası, ama diğer bir parçası da özel yaşamlarımız. Emre ile ikimiz önce grubumuzun son halini alması için gerekli koşulları hazırlayarak Burak ile anlaştık, sonrasında yavaş yavaş çalışmalarımıza devam ederek kendi iş koşullarımızı düzenledik. Hazır olduğumuzu hissettiğimiz anda da ‘Aşk’ albümünü hazırlamaya başladık. 
Kendi imkânlarıyla albüm çıkartan bir grupsunuz. Bunun avantajları ve dezavantajları neler oldu? 
Melek Klibinden bir kare
Melek klibinden bir kare( gizem barlak, emre kocagöz)
Tamamen hiç bir şeye bağlı kalmadan albümü biz istediğimiz gibi oluşturduk. Her şeyi ile bu bir avantaj sayılabilir. 
Lora diğer müzik grubundan hangi noktalarda ayrılıyor?  
Burak: Aslında bir ayrım söz konusu değil. Her grubun olduğu gibi Lora’nın da amacı hissedilen duyguların notalara yansımasıyla oluşan melodilerin dinleyicilerle buluşması. 
Lora grubunun müzik anlayışı nelere karşı mesafelidir? 
Emre: Aslında her grubun mesafeli durduğu şeyler vardır. Bizim içinse bu cover yapmak olurdu. Biz asla albümünde herhangi bir cover parçaya yer vermeyiz. Bu iki albümde de bu doğrultuda bir çizgi çizdik. Çünkü bizim kendimize ait duygularımız, söyleyecek sözlerimiz var. Bu duyguları melodilerle canlandırıp dinleyicilere sunmanın çok ayrı bir haz olduğunu düşünüyoruz. Bir de zorluklar ne olursa olsun müzik yapmayı bırakmayız. 
İlk albümüz de ‘Sis’ adlı parçanızda Cem Adrian ile bir düetiniz vardı. Bu albümde ise cover parçalara karşı tavrınız net. Düet çalışmalarına karşı da böyle bir tavrınız var mı ? 
Tabii ki hayır. Farklı ve kaliteli bir sanatçıyla düet yapmaya hayır demeyiz. Bu albümde gerçekleşmedi bundan sonraki albümde neden olmasın. 
Tüm bir şarkılar uzun uğraşlar sonucu sizin elinizden çıkıyor fakat sizin ben bu şarkıyı çalmaktan/söylemekten çok hoşlanıyorum dediğiniz parçalar var mı ? 
Burak: Bu albümdeki parçaları çalmak bizi daha çok heyecanlandırıyor. Fakat bütün şarkılarımızı keyifle çaldığımızı söyleyebiliriz. 
Albümle ilgili şu ana kadar gelen tepkilerden memnun musunuz? 
Emre: Şu ana kadar duyduklarımız bizi çok mutlu etti. Ebetteki olumsuz yorumlar da var. Eleştirilere açık insanlarız, bunları da dikkate alıyoruz.  
Türkiye de daha çok pop müzik üzerinden giden bir yapılanma var. Müzik kanallarında sürekli olarak aynı isimleri izliyor ve dinliyoruz. Bu noktada medyanın rock müziğe verdiği önem sizce tatmin edici mi ?  
Burak: Aslında her tarzın mutlaka bir dinleyicisi var. Bunu pop, rock, jazz gibi ayırmamak lazım. Medya ile alakalı olarak da tabii yeni gruplara ve yeni isimlere yer verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Sonuçta bu bir müzik zenginliği oluşturur. Ama ne yazık ki hem görsel hem de yazılı medyada bu düşünceler aynı paralellikte değil. O yüzden biz de bir çok grup ve isim gibi sanal ortamda klip ve şarkılarımızı paylaşıyoruz. 
Müzikle ilgilenen kişiler olarak, kimleri dinlemekten hoşlanıyor ya da kimleri beğeniyorsunuz? 
Gülhan: Alternatif ve yeni bütün müzikleri dinlemeye çalışıyorum. 
Emre:  Aslında uzun zamandır sadece klasik müzik dinliyorum. Ama Starsailor, Keane, Radiohead’ı da seviyorum. Duygulu ve kaliteli olmalı benim dinleyeceğim müzikler. 
Burak: Rock’n Roll, Blues dinlemeyi seviyorum. Onun dışında Maskot, 110 ve Muse’un tarzını da beğeniyorum.

Röportaj tarihi : 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder